Din Sosyolojisi Yeni Sayfa 1
Yeni Sayfa 1

ANASAYFA

SOSYOLOJİ KURAMLARI

SOSYOLOGLAR

MAKALELER

DERS NOTLARI

SOSYOLOJİ SÖZLÜĞÜ

KİTAP ÖZETLERİ

 
 

Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu (Max Weber)

Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu kitabında  Max Weber, kapitalizmin asıl nedeni olarak Protestanlık mezhebinden devşirilen ruhta yattığını iddia etmektedir. Bu iddiasını temellendirirken Almanya’nın sosyal sınıfların analizini istatistiklerin de desteğiyle ortaya koyar. Ve bu noktada reformasyonun kilisenin insan yaşamı üzerindeki egemenlik biçimi yerine başka bir egemenlik biçimi geçirme anlamında olduğunu hususunu vurgular. Dönemin Protestanlarının sermaye, ulaşım, işletme gibi bir çok alandaki ekonomik üstünlüklerine değinerek bu durumun tarihsel nedenlere dayandırılabileceğini ancak Protestanların Katoliklere oranla teknik eğitime, modern endüstriye olan ilgilerinin salt bu nedenle açıklanamayacağını, bu durumun daha çok Protestanların kalıcı içsel özelliklerinden kaynaklandığını savunur.

Weber bu içsel özellikleri ele alırken Protestanlık ile Katolik mezhebindeki farklılıklara değinmektedir. Bu noktada yüzeysel gözlemden ve bazı güncel izlenimlerden hareketle çelişkileri şöyle dile getirmektedir. Katoliklikteki dünyadan yüz çevirme fikrinin onun en yüksek ideali olan sofuluk özelliğinin Katolik olanlara bu dünyadaki mallara karşı büyük bir ilgisizlik duymayı öğretmesi gerekirdi. Bu mantık gerçekte hem Katolikliğin hem Protestanlığın bugün olağan kabul edilen güncel değerlendirme biçimlerine de denk düşmektedir. Protestanlar bu anlayışı Katolik yaşama biçimindeki sözü edilen sofu ideallerin eleştirisi için kullandılar. Katolikler tarafında ise buna tüm yaşantı içeriklerini laikleştiren etkinin materyalist olduğu bunun da Protestanlardan kaynaklandığı şeklinde bir cevap verilir. Bu durumu şu şekilde ifade edenler olmuştur: “Katolik daha dingindir; geliri olsa da tehlikeli, heyecanlı, fakat saygınlık ve zenginlik getirmesi olası bir yaşantıdan çok mümkün olduğunca güvenli bir yaşama sürecine önem verir.”

Weber, Protestanlardaki bu eğilimin mezheplerinde içkin olan ”kapitalist ruh” tan kaynaklandığını iddia eder. Kapitalist ruhunu açıklama babında Benjamin Franklin’in “Zengin Olmanın İpuçları” adlı kitabından şu kesitlere yer verir:

“Unutmayın zaman paradır, çalışarak her gün on şilin kazanabilen kişi yarım gün gezmeye giderse ya da odasında sırtüstü yatarsa, kendi zevki için sadece altı peni harcarsa bile, sadece bu altı peniyi hesap etmemelidir. Bu kişi harcadığı altı peni yanında beş şilin daha harcamış ya da onu fırlatıp atmış olur… Unutmayın kredi paradır, bir kimse geri alma kuşkusu taşımadan parasını bana verse, o zaman faizini ya da o zaman zarfında kullanabileceğimden daha çoğunu bana hediye etmiş olur. Eğer bir adamın kredisi çoksa ve bunu da çok iyi biçimde kullanıyorsa, ona verilen para önemli bir miktara ulaşır... Sahip olduğun şeylerin hepsini zenginlik olarak kabul etmeye ve buna göre yaşamaya dikkat etmelisin. Kredisi olan birçok insan bu yanılgıya düşer. Bunu önlemek için gelir ve gider hesabını tam tutmalısın. Bir kez ayrıntılara dikkat etme zahmetine girersen şöyle bir sonuç ortaya çıkar: Sen küçük birikimleri mucizevi şekilde büyük meblağlara ulaştıran şeyi keşfedersin ve neyin biriktirilebileceğini ve gelecekte de neyin biriktirilebileceğini görürsün.” Ancak Franklinin bu  ahlaki uyarıları faydacı çizgiye kaymış olup, saygınlık kredi getirdiği için yararlı görülmüştür. Buna rağmen bu düşüncenin dine dayandırılması salt para kazanma arzusunun kendi başına amaç olması Benjamin Franklinin Kalvinist babası tarafından ona ezberlettiği “İşinde usta adamı görüyor musun? Öylesi krallara bile hizmet eder.” İncil ayetiyle  daha iyi anlaşılabilir.

Günümüz kapitalist ruhla dolu insanların kiliseye düşman olmasalar bile dine hayli ilgisiz olmaları hatta dinin insanları çalışmaktan alıkoyduğunu düşünmeleri ve dünya yönelen yaşantıyı da anlamsız görmelerine rağmen onların kapitalist çabaları onları güdüleyen bu ruhu bağlanabilir. Ona göre ideal kapitalis  girişimci tipi gösterişten ve gereksiz harcamalardan kendi gücünün bilinçli hazzından, dıştan kendine yönelen ve ona oldukça rahatsız edici gelen toplumsal ilgiden utanır. Diper bir deyişle onun yaşama biçimi Franklinin altı yapılan vaazında açıkça ortaya çıktığı gibi genellikle  kendinde belli bir sofuca nitelik taşır. Soğuk bir alçak gönüllülük bu ideal tipte seyrek değil çok sık rastlanan bir özelliktir. O, Benjamin Franklinin açıkça önerdiği tedbirlilik konusunda gerçekten samimidir. Sözü edilen bu tipin, kendi şahsı ve kendi servetiyle, irrasyonel bir duygu olan işini iyi yapmanın dışında hiçbir ilgisi yoktur.

Max Webere göre Protesanlığın bu ruhunda tanrı tarafından konulan bir görev tasarımı olan “meslek” kavramının önemine değinerek Luther’in meslek anlayışından bahseder. Reformasyonun neticesi ve Lutherin ürünü olan ahlaki bir görev anlamındaki meslek anlayışı dünyevi çalışmanın tanrı tarafından istendiğini ve bunun da yaratılışa özgü olduğu kabul edilen bir ahlaki görev olarak nitelendirilmiştir. Ve Lutherin bu meslek anlayışına göre “İnsan, mesleği ilahi bir takdir olarak kabul etmek ve ona uyum sağlamak zorundadır. Bu eğilim, varolan başka düşünceleri, meslek uğraşısının tanrı tarafından verilen bir görev yahut biricik görev olduğu düşüncesini de bastırdı.”

Sofu Protestanlığının başlıca dört tarihsel kurumu vardır: Kalvinizm, Pietizm, Metodizm ve Vaftizci hareketten çıkan tarikatlar.

Weberin pretastan ahlak anlayışı temelde Kalvenist yoruma, onun ilahi takdir öğretisine ve dünyevi asketizme dayanır. Kalvinistler kendilerine özgü kaderci anlayıştan dolayı diğer Protestan mezheplerinden biraz ayrılırlar. Kapitalizmin en fazla gelişmiş olduğu kültür düzeyi yüksek ülkelerdeki Kalvenizm inancı hakimdir. Kalvenizmin asıl ilkesi ilahi takdir öğretisine dayanır. Bu öğretinin temel kabulleri olarak şunlar sayılabilir:

  • Tanrı evreni kendi şanından yarattı
  • İnsanın cennete mi ya da cehenneme mi gideceği önceden bellidir
  • Tanrı ulaşılamaz olduğu için insanın bu dünyadayken cennete mi ya da cehenneme mi gideceğini bilmesi mümkün değildir
  • İnsan bu dünyada çalışıp Tanrının şanına hizmet etmek zorundadır
  • Tanrı ulaşılamaz
  • Dünyevi her türlü zevk, eğlence yasaktır

 

Pietizm diye bilinen sofu hareketinin başlangıç noktası, tarihsel olarak ilahi takdir düşüncesi olmuştur. Bu hareket reformcu kilise içinde kaldığından Pietist olan ve olmayan Kalvinistler arasında belli sınırlar çizmek neredeyse olanaksızdır. Webere göre Alman Pietizmi incelendiğinde onun sofuluğunun dinsel olarak temellendirilişinde, Kalvinizmin tunçtan tutarlılığı karşısında büyük ölçüde zayıflayan ve kısmen Lutherci etkilere kısmen onun dindarlığındaki duygusal niteliklere bağlı olan bir belirsizlik ve kararsızlık olduğunu söylemek gerekir.

Weber Protestanlığın bir diğer kolu olan Metodizminin ise Kalvinist sofuluğun dogmatik temellerini reddetme ya da bu temellere gittikçe daha çok kayıtsız kalma ile duygusal ve sofu dindarlık arasındaki bağlantıyı karakterize ettiğini ifade eder. Ona göre burada en baştan kurtuluş güvencesi söz konusu olmuş ve bu güvence dinsel çabanın odak noktası olarak kalmıştır.

Weber, son olarak vaftizci ahlakçılığın kendine özgü metodik niteliği, psikolojik olarak bugün bile Quakerların toplantılarına kendi karakterini damgalamakta ve Barclay tarafından da çok güzel çözümlenmiş olan kutsal ruhun etkisini bekleme düşüncesine dayandığını dile getirir.

Max Weber mezhebin bu dört kolunu inceledikten sonra meslek fikrinin en tutarlı temelini sunduğu için İngiliz Püritenizminin temsilcilerinden biri olarak Richard Baxteri odak noktasına yerleştirerek çalışmasına devam eder. Baxterin fakirliği özendirici şu vurgularını örnek olarak vermektedir: “Buna göre zenginlik ciddi bir tehlikedir, onun baştan çıkarıcılığı ardı arkası kesilmeyen baştan çıkarıcılıktır, zenginleşme çabası Tanrının dünyasının fevkalade önemi karşısında anlamsız olduğu gibi aynı zamanda ahlaki olarak da kaygı vericidir.” Ona göre burdaki sofuluk, dünya mallarının edinilmesine yönelik her çabaya azizlerin zenginliğinde onların etkililiği için hiçbir engel görmeyen aksine onların zenginliğini, saygınlıklarını artıran bir şey olarak kabul eden, yeteneklerini sadece rezilliğe düşmeden karlı yatırımlar için kullanmalarına izin veren Kavlinden daha keskin biçimde karşı çıkıyor görünmektedir.

Weber, modern kapitalist ruhun kurucu öğelerinden biri olan bu ahlak ve bir de meslek fikri temeli üzerine kurulan akılcı yaşama biçimi olarak modern kültürün Hristiyan sofuluğunun ruhundan doğduğunu vurgular. Bu ruhun ortaya çıkardığı tutumun asıl unsurlarının Püriten meslek sofuluğunda yer aldığını da ekler.

Weber, Marxın tarihsel materyalizm anlayışının aksine ekonomiyi dini temellere dayandırmaktadır. Bu açıdan alt ve üst sınıflandırmaları Marxtakinin tersidir. Marxın üretim araçlarının mülkiyetine dayalı sınıf kavramına mezhep kaynaklı ve doğuştan gelen bir takım farklılıkları da dile getirmiştir.

Webere göre kapitalizmin seyri çıkış noktasındaki gibi kalmamıştır. Kurtuluşa erme çabasından hareketle ortaya çıkan kapitalizm zamanla yerini dünyevi yararlara bırakmıştır. Dini güdüler, yerini riyakarca daha fazla para kazanma güdüsüne bırakmış ve böylece başlangıçta ekonomik faaliyetlere yön veren Protestan ahlak, zamanla kapitalizmin yönlendirmesi altında kalmıştır.

M. Halit AKDEMİR

 

Yeni Sayfa 1