Din Sosyolojisi Yeni Sayfa 1
Yeni Sayfa 1

ANASAYFA

SOSYOLOJİ KURAMLARI

SOSYOLOGLAR

MAKALELER

DERS NOTLARI

SOSYOLOJİ SÖZLÜĞÜ

KİTAP ÖZETLERİ

 
 

İntihar (Emile Durkheim)

Emile Durkheim İntihar adlı yapıtında intihar olgusunun toplumsal nedenlerden kaynaklandığı tezini öne sürer. Yazarın 39 yaşında yazdığı bu eser ilk başlarda pek fazla ilgi görmemiş, ancak ileriki yıllarda büyük bir ilgi odağı olmayı başarmıştır. Yazar ilk olarak “intihar” kavramı üzerinde durur. Ancak bunu yaparken şu hususu vurgulayarak giriş yapar: “Bilimsel araştırma, karşılaştırılabilir olgulara dayanmazsa amacına ulaşamaz ve yararlı biçimde karşılaştırılabilecek olgulardan ne kadar çoğunu bir araya getirirse, o araştırmanın başarı olasılığı da o kadar yüksek olur.” Böylece araştırmasında izleyeceği yolun ipuçlarını da verir. Daha sonra intiharın tanımını yapma girişiminde bulunarak intihar denen kavramı diğer ölüm şekillerinden ayıran farklılıklar üzerinde durarak eksiksiz ve kapsayıcı bir çerçeve oluşturmaya çalışır. Emile Durkheim intiharın toplumsal nedenlerine girmeden önce toplum dışı nedenleri sayar. Bu noktada ilkin a priori de denilen kişinin organik-ruhsal durumu ve fiziksel ortam durumundan bahseder.  Durkheim intiharın olası nedenlerden olan deliliğin saplantı, melankolik ve mani intiharları inceleyerek intiharla bu tip ruh hastalıkları arasında zorunlu bir bağlantı görülemeyeceğini iddia eder. Bu düşüncesini istatistiksel verilerle kanıtlamaya çalışan Durkheim örnek olarak Yahudilerde delilik oranının en fazla olduğunu buna karşın intiharlara bu din müntesipleri arasında daha az rastlandığı örneğini verir. Ya da belli bir yaş aralığından sonra delilik oranı artmasına rağmen intihar oranında azalma olduğunu yine istatistiklerle sunar. Durkheim’in bu konudaki ifadeleri şu şekildedir: “Kabataslak olarak denebilir ki, deli ve aptal sayısının çok olduğu yerde intihar da çoktur ve bunun tersi de doğrudur. Fakat bu skala arasında iki olayı, yani akıl hastalığı ile intiharı birbiriyle ilişkilendiren saptanmış bir nedensel bağın varlığını göremiyoruz.”  Toplum dışı nedenlerden ikincisi olan intiharın ırk faktörlerinde benzer istatistikî karşılaştırmalar yapar. Örnek olarak Almanlarda, Keltlerde, Kymriklerde yaşanan intihar vaka oranlarının yüksek olduğu ancak bu gruplara etki eden coğrafya, ekonomi gibi toplumsal koşulların değişmesiyle intihar oranlarının da değiştiğine dair örnekler sunar.  Durkheim toplum dışı etmenlerden ayrıca dünya etmenlerine değinir. Durkheim bireysel yatkınlıkların tek başına intihar nedeni değilse de başka dış etmenlerle bir araya geldiği zaman daha etkili olduğunu, ancak bu durumun tek başına toplumsal bir neden olarak sayılamayacağı, yalnızca intihar eğilimini hızlandırabileceğini ifade etmektedir. Ona göre halkların intihara olan eğilimlerinin aynı derecede olmamasının nedenini iklimin gizemli niteliklerinde değil, Avrupa uygarlığının doğasında, çeşitli ülkelerde kendini gösterme biçimlerinde aramak gerekir. Toplum dışı etmenlerden son olarak öykünme üzerinde duran Durkheim, intiharın bireyden bireye bulaştığı kesinse de öykünmenin intiharların toplam oranını etkileyecek denli yayıldığının görülmediği, öykünme bireysel bazı olaylara neden olabildiğini, ancak eğilimin olmasında çok katkısının olmadığını ifade eder.Durkheim toplum dışı etmenlerin her birinin intihar eğilimine etki edebileceği, ancak tek başına bir intihar nedeni olamayacağını istatistiksel verilerle kanıtlamaya çalıştıktan sonra toplumsal nedenleri bencil intiharlar, elcil intiharlar ve anomik intiharlar olarak 3’e ayırır.Bencil(Egoistik) İntiharlar: Bu tip intiharlarda bireyin toplumla olan bağı azaldığından ötürü toplumun dolaylı olarak bireyi intihara ittiği intihar türüdür. Bu toplumsal bağlara örnek olarak din, politik zümre, aile gibi unsurlar verilebilir. Avrupa’nın intihar haritasına bakıldığında en fazla intihar vakalarının bir milyon kişide 190 kişi olarak Protestan ülkeler arasında vakaların meydana geldiği görülür. Bu farklılığı Durkheim mezhep farklılıklarına dayandırır. Çünkü ona göre Katolik mezhebinin aksine Protestanlığın bireyi yalnızlaştırdığı bir akide yapısı mevcuttur. Buna benzer olarak Yahudilerdeki intihar sayısının azlığı yine Yahudilikteki kenetlenmenin maksimum düzeyde olmasına bağlar. Yine dünyadaki intihar oranlarında kadın intiharlarının erkeklere oranla daha az olması, bekârlarda evlilere oranla fazla olması Durkheim tarafından benzer faktörlere dayandırılır.Elcil(Alturistik/Özgeci) İntiharlar: Bu tip intiharlarda da intihar nedeni yine toplumdur. Ancak bencil intiharların aksine intihar nedeni bireyin toplumdan kopması değil aksine bireyin toplum içine iyice yerleşmesinden dolayıdır. İlkel yaşam biçiminin yaşandığı toplumlarda daha sık görülür. Örnek olarak:Yaşlılığın eşine gelmiş ya da hastalığın pençesine düşmüş erkeğin intiharıKocasının ölümünde kadının intiharıBaşkanlarının ölümünde maiyeti ya da hizmetindeki kişilerin intiharı“İşte bütün bu durumlarda insanın kendini öldürmesi, kendinde o hakkı görmesine değil, bunun onun görevi olmasına dayanır. Bu görevi yerine getirmezse, onursuzlukla ve çoğu zaman dinsel cezalarla cezalandırılacaktır. Kuşkusuz kendini öldüren yaşlılardan söz edildiğinde, ilk elde onların yorgunluktan ya da yaşın getirdiği olağan acılardan ileri geldiğini düşünürüz. Fakat gerçekten bu intiharların başka kaynağı yoksa kişi kendini sadece çekilmez bir yaşamdan kurtulmak için öldürüyorsa, intihar etmek zorunda kalmazdı. İnsan hiçbir zaman ona verilen bu haktan yararlanmak zorunda değildir.”Durkheim her özgeci intiharın ille de zorunlu olmadığını söylüyor. Bunu söylerken toplumca bu denli dayatılmayan çeşitli intiharların da varlığına dayandırıyor. Ancak intiharların bu çeşidinde de insan zorunlu olmaksızın kendini öldürse bile toplum olumlu baktığından hatta kimi zaman övdüğünden bu intiharlar da bir nevi zorunlu intihar sayılabilir. Bütün bunların dışında Durkheim özgeci intiharların bir çeşidine daha değinir ki bu da Hindistan’da sık görülür. Burada özgecilik kişiyi daha dolaysız ve daha fazla şiddetle intihara sürükler. Az önce zikredilen intiharlarda özgecilik dış koşulların yardımıyla intihara sürüklüyordu. Ölümün toplum tarafından bir görev ya da onur sorunu olarak dayatılması yahut hiç değilse, olumsuz bir olayın yaşamı kişinin gözünden iyice düşürmesi gerekirdi. Fakat bireyin sırf özveri zevkini tatmak için kendini öldürdüğü de olur; çünkü herhangi bir neden olmaksızın, başlı başına vazgeçme edimini övünülecek bir değer olarak kabul etmektedir.Durkheim, özgeci intihara en uygun yerin aşağı toplumlar olduğu söylemekle birlikte daha yeni uygarlıklarda da rastlandığını da ekler. Ve din uğrunda ölmüş birçok Hristiyanı buna örnek olarak verir. Çünkü der bunlar intihar etmeseler de kendilerini başkalarına öldürtmüşlerdir. Doğrudan doğruya kendilerini öldürmüyorlar, ama olanca güçleriyle ölümü arıyorlar, ölümün kaçınılmaz olacağı bir davranış benimsiyorlardı. Durkheim özgeci intiharı intiharın temel niteliklerini taşımakla birlikte özellikle en çarpıcı örnekleri genellikle bizim saygı gösterdiğimiz, hatta hayranlık duyduğumuz edimlere benzetir.Kuralsız(Anomik) İntiharlar: Yukarıda zikredilen intiharların dışında toplumsal bunalımların ve toplumsal değişmelerin neticesinde bireyin yaşamının alt-üst olması sonucu gerçekleşen intiharlar var ki bunlara da kuralsız intiharlar denir. Bu bunalımlara örnek olarak ekonomik krizler verilebilir. Viyana’daki 1873 ekonomik krizi, 1882 Paris borsası çöküşü intihar oranlarını oldukça arttıran bunalımlar olarak kayıtlara geçmiştir. Durkheim bu bunalımlarda görülen intihar artışlarının yoksullukla ilgili olmadığını, daha çok insan yaşamından meydana gelen ani değişimden ve dengesizlikten kaynaklandığını örneklerle kanıtlar. Yani ona göre kuralsızlık ancak belirsiz aralıklarla ve birden gelen bunalımlar biçiminde ortaya çıkıyorsa intiharların toplumsal oranını değiştirebilir. Bununla beraber ticaret ve sanayiyi süreğen olarak devam eden kuralsızlık içerdiğini ifade eder. Bundan dolayı sanayi ve ticaretteki işler görevler intihara en çok kurban verenlerdir. O halde bugünün toplumlarında kuralsızlığın intiharın hep rastlanan özgül bir etmeni olduğunu sözlerine ekler. Durkheim son olarak çeşitli intihar tiplerinin bireysel biçimlerine değinir. Özel olarak birbirini çeken iki intihar etmeni olduğunu bunların bencillik ve kuralsızlık olduğunu söyledikten sonra bunların genellikle aynı toplumsal durumun iki farklı görünümüdür. Ancak söz konusu çeşitler uygulamada her zaman yalıtılmış, katışıksız olarak karşımıza çıkmadığını çoğu zaman aralarında karmaşıklar ve karma çeşitler meydana getirdiklerini sözlerine ekler.Kısacası Durkheim, ruhi, fizyolojik gibi bireysel faktörler katkıda bulunsa bile intiharın nedeninin toplumsal olduğu inkâr edilemez bir gerçektir. Ancak intihara sürükleyen bu toplumsal güdüler toplumdan topluma, dönemden döneme, değişiklik gösterebilir. Asıl önemli olan bu toplumsal güdülerin tek başlarına zorunlu ve yeterli faktör olmalarıdır.

M. Halit AKDEMİR

 

Yeni Sayfa 1